Ehlibeyt YOLU

ŞEHİDİ DEŞTİ KERBELA HZ İMAM HÜSEYİN



ŞEHİDİ 

DEŞTİ KERBELA HZ İMAM HÜSEYİN 



İmam Hüseyine ve Kerbela Şehitlerine selam olsun
 
İmam Hüseyin’in (a.s) şehadet anında vücudunda tam otuz üç mızrak ve otuz dört kılıç yarası vardı. Ömer b. Sa’d melunu başının kesilmesini istiyordu. Bu işe kimse yanaşmıyordu. Sinan b. Enes melunu, Havli b. Yezid’e, “Başını kes onun!”dedi. Havli bunu yapmak isteyince, elleri titredi, kesemedi.
Sinan b. Enes, “Allah iki kolunu kırsın, ellerini ayırsın” diyerek, inip, Hz. Hüseyin’in (a.s.) başını gövdesinden ayırdı ve Havli b. Yezid e verdi.
Hz. Hüseyin, Sinan b. Enes tarafından başı gövdesinden ayrılıncaya kadar, yanına kimse yanaşamamış, korkmuştu. Başı gövdesinden ayrıldıktan melunlar İmam Hüseyin’in cansız vücuduna hücum ettiler. İç çamaşırına kadar her şeyini aldılar. O melunların hepsi birçok hastalığa yakalanıp adice can verdiler.  
Sıra Ehl-i Beyt’inin bulunduğu çadırlara geldi. Şimr’in emri ile çadırlara saldırıldı ve orada bulunan mallar yağmalandı. Elbiselerinin sırtlarından soyulmasına izin vermeyen kadınların elbiselerini zorla çıkartıp aldılar.  
İmam Zeynelâbidin o anları şöyle anlatır; “Allah’a yemin ederim ki, ne zaman halalarımı ve kız kardeşlerimi görsem, gözyaşlarım boğazımda düğümleniyor. Aşura günü azgın güruhun münadisi, “Yakın zalimlerin evlerini!” diye bağırırken, bir çadırdan diğerine, bir sığınaktan öbürüne kaçışları gözlerimin önüne geliyor.”  
Zalimlerin azgın nefisleri, kana doymamıştı. Kûfe ordusu, vicdanlara sığmayan cinayetini daha da ileri götürüyor ve İmam Hüseyin’in (a.s) mübarek bedenini atlara çiğnetiyorlardı. 
Kufe valisi Ubeydullah, Şemir ile gönderdiği mektupta Ömer’e, Hz. Hüseyin’i (a.s.) öldürmesini ve arkasından da cesedinin atlarla çiğnenmesini emretmiş ve bu konuda yemini olduğunu da ifade etmiştir.  
Ömer b. Sa’d ordusu ile beraber Kerbela’da iki gün daha kaldı. Bu sürede kendi ordusundan ölenler için cenaze namazı kıldırdı ve onları gömdürdü. Ancak İmam Hüseyin’in (a.s.) ashabına dokunmadılar. Onların defin işlemleri ancak Ömer b. Sa’d’ın ordusu Kerbela’dan çekilince gerçekleşti.
Fırat ırmağı kıyısında olan Amiriyye köyünde, Esedoğulları’ndan bir cemaat vardı. Bu köy halkı, “Ey Müslümanlar! Bu cesetleri kurtların, çakalların yemesine nasıl razı olunur. Geliniz bunları gömelim” dediler. Geldiler ve Hz. Hüseyin’in (a.s.) başsız gövdesini buldular. Bir çukur kazarak gömdüler. Ehl-i Beyt’ini de çevresine gömdüler. 
Melunlar, İmam Hüseyin’in (a.s.) kabrini belirsiz etmek için kırk gün sonra Fırat’tan Kerbela’ya su saldılar. Daha sonra Esad oğullarından bir Bedevi gelip Hz. Hüseyin’in (a.s.) kabrini araştırdı. Toprakları avuç avuç alıp koklamaya ve kabrin bulunduğu yere doğru yavaş yavaş gitmeye başladı. Kabri bulunca da, “Babam, anam sana feda olsun! Senden ve senin toprağından daha hoş, daha tatlı bir şey olmamıştır!” diyerek ağladı.
Sonra da, “Onun düşmanları kabrini belirsiz etmek istediler. Halbuki hoş kokulu toprağı kabrine delalet edip durmaktadır” beytini söyledi. Bu kabir zaman içinde kötü muamelelere de mâruz kalmıştır. Ancak bu davranışlarda bulunanlar çeşitli belalardan kurtulamamıştır.
İmam Hüseyin’in (a.s.) rüyasında ceddi Resulüllah (s.a.v.)’in ona söylediği şu söz Kerbela’ın önemini ortaya koymaktadır: “Sen, ümmetin şehidisin.” 
Bu hitap, Hz. Hüseyin’in (a.s.) neden şehit olduğunu, öleceğini bile bile gözünü kırpmadan bu ana eriştiğini ispatlamaktadır. İmam (a.s.) kendini, ümmeti için feda etmiştir. Ümmetin yanlışlardan arınması, ümmetin gerçekleri görmesi için kendini feda etmiştir. Ve onun şehadeti, bu ümmetin kurtuluşu olacaktır…
Kerbela inancın, teslimiyetin doruk noktasıdır…
Kerbela cesaretin, azmin, kararlılığın, soğukkanlılığın zirvesidir…







 
Bugün 11 ziyaretçi (13 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol